Hukuki açıdan bakacak olursak, Kırım'ın nasıl bir statüsü vardı?
- Editör
- 29 Haz 2021
- 3 dakikada okunur

Bir kere şuradan başlamak lazım; Kırım Hanları hutbeyi Osmanlı sultanı adına okutur ve parayı kendi adlarına bastırırlardı. İslam Giraydan sonra özellikle Giray Han devrinde bu bağımlılık daha da arttı. Altın Orda ananesi olarak emirnamelerde ve yazışmalarda hâkimiyet sembolü olarak damga kullanılır ve orduda ve törenlerde Gökbayrak taşınırdı. Kırım hanları beş tuğlu idi ve bundan dolayı da Eflak-Boğdan voyvodası ile birlikte Hidiyâne unvanını taşıdıkları protokolde, imparator olma vasfına hâiz olan sultanın hemen altında sadrazamla aynı mevkide yer alıyorlardı. Fakat bu mesele sıklıkla tartışma konusu olduğu için mesela padişahın yer almadığı seferlerde buna bağlı bazı sorunların ortaya çıktığından haberdarız.
Kırım Hanlığı Osmanlı idare sistemi içinde tıpkı Erdel (Transilvanya) Krallığı, Eflak-Boğdan gibi mümtaz eyaletlerdendi. Mümtaz eyalet ne demektir? Bunu bugün anlatmak için çağdaş bir örnek vermek gerekirse, eski Doğu Bloku Varşova Paktı üyeleri gibi düşünmeliyiz. Silahlanma konusunda belirli sınırlamalar vardır ve kesinlikle Devlet-i Âliyye’nin koyduğu normlar geçerlidir. Kırım süvari ülkesidir. Kırımlılara ağır ateşli silahlar kullandırılmaz, hafif ateşli silahlara izin verilir ve burada yerli askerin yanında asıl silahlı kuvvet sancaktaki yeniçeri garnizonudur. Merkezden, İstanbul’dan tayin edilen kadılar hukuk işlerini düzenlerler, ama bunun yanı başında yerli ulemanın kadı naibi olarak ve bürokraside çok önemli rolü vardır. Nitekim Kırım yarımadası daha ahidnameden, yani II. Mehmed’in ilhakından evvel Osmanlı ülkesine önemli ölçüde âlim ve fakih sevk eden bir bölge olarak tanınır. Gene aynı şekilde Kefe sancağından gelen bazı görevliler de vardır.
İki devlet arasındaki tabiiyyet ilişkilerini analiz ederken bunu göz ardı etmemek gerekir. Bir kere Kırım Hanlığı özellikle dış politikası noktasında Osmanlı sultanlarının çıkar ve eylemleriyle paralel hareket etmeye dikkat etmiştir. Yine üç yüz yıllık Osmanlı egemenliği sayesindedir ki, Kırım Hanlığı’nın devlet teşkilatı ve iktisadi, toplumsal durumunda göçebelikten yerleşik tarım toplumuna doğru bazı değişmeler görülmüştür. Ayrıca 15- asır sonuna kadar Kırım hanlarının belirli bir veraset sistemi olmadığından, süregelen taht kavgaları da Osmanlı döneminde bitmiştir. Bu bakımdan Kırım’daki Osmanlı idaresinin bir anlamda hanlık için istikrar temin ettiği de söylenebilir.
Doğal olarak hanlığın Devlet-i Âliyye’ye karşı yükümlülükleri de vardır. Aralarındaki tabiiyet ilişkisinin hukukî karşılığı olarak elbette hanlığın Osmanlı hanedanına karşı birtakım sorumlulukları vardı. Mesela Kırım ordusu, yardımcı hafif süvari kıtalarıyla Osmanlı savaş gücünün önemli bir kısmını meydana getirmekteydi. 16. ve 17. asırlarda Osmanlı ordusunun seçkin atlı birlikleri Kırımlılardan oluşmaktaydı. Şimdi genel olarak şöyle bir baktığınızda Kırım’ın bu anlamda âdeta sürekli bir sefer ve seferberlik halinde olduğunu görürsünüz. Her yetişkin erkek süvariydi ve gerek Avrupa cephesi, gerekse İran harbinde Osmanlı ordusunun en büyük desteği de bu hafif süvari kuvvetleriydi. 16. asır sonlarında Don ve Zaporojye Kazaklarının ateşli silahlarla donatılması, Kırım ordusunu bu cephede müşkül duruma sokmuştu. Diğer yandan sonuçsuz İran harplerinin insan eritmesi, Kırım Hanlığı’nı Bab-ı Âli’den daha evvel, orduda ve diğer alanlarda Avrupa usulü reforma sevk etti. Burası tabi Kırım Hanlığı’nın kendini geliştirme iradesi ve hatta tabir yerindeyse bir anlamda bağımsızlık eşiğini göstermesi açısından çok enteresandır. Nitekim daha 18. asırda Kırım ordusunun düzenlenmesi için Rus teknisyenler hanlık bünyesine celbediliyor ve hatta bizzat Şahin Giray, kalgaylığı (veliahtlığı) sırasında Rusya’da askerlik tahsil ediyordu. Fransız edebiyatından çeviriler ve hayat tarzındaki değişiklikler bunu izledi, Baron de Tott’un gözlediği gibi sarayda oynanan Moliere oyunları da bu cümledendi.
Osmanlı’nın Kırım üzerinde somut diyebileceğimiz etkilerine gelince; Kırım’ın Osmanlı’dan her anlamda etkilendiğini söylemekte herhangi bir sakınca yoktur. Mesela bilhassa 16. asırda Kırım yarımadasında klâsik Osmanlı mimarisinin etkileri görülmektedir. Bunu Gözleve’deki camide, Hansaray içindeki yazıtlarda görmek mümkündür. Yine Kırım hanlarının ikametgâhı Hansaray, Topkapı Sarayı’nın bir taklidi niteliğindedir. 18. yüzyıldaki yeniden biçimlendirme ve ilâveler de böyledir. Bahçesaray şehri de bu saray etrafında gelişmiştir. Daha 15. asırdaki eserlerde artık Anadolu mimarisinin etkileri çok açık bir biçimde göze çarpmaktadır. Kuşkusuz Osmanlı etkileri bu kadarla sınırlı değildir, mesela Kırım halkının mutfak zevki, bilhassa Bahçesaray’da, Osmanlı Anadolu ülkesiyle, Balkanlar’la büyük bir benzerlik içindedir ve bu konuda bir yabancılaşma görülmez. Bu ülkenin, Rus Çarlığı tarafından ilhak edilmesinden, yani 1783’ten sonra da Osmanlı ülkesiyle yakın ilişkileri olmuştur. Siyasi açıdan kopuş sürecinin başlaması ve hız kazanması iki taraf arasındaki ilişkileri sona erdirmemiş, belki bu durum ilişkilerin daha da yoğunlaşması gibi bir sonuç da ortaya koymuştur. Her şeyden evvel Osmanlı coğrafyasına çok büyük ölçüde göç yöneldiği görülmektedir bu dönemde. Ayrıca Kırım Türklerinin yine Osmanlı ülkesine eğitim için gittiği de görülmektedir. Kırım Savaşı’ndan sonra gene büyük bir göç dalgasıyla Bulgaristan ve Romanya’da Dobruca bölgesi Kırımlılarla dolmuştur. Mithad Paşanın bu iskânda büyük bir rolü vardır. Şunu belirtelim; Kırım yarımadasının eğitim konusundaki bağı sadece Müslüman din görevlisi, medrese konusunda da değildir. Askeri okula giden, hukuk eğitimi gören, Darülfünunda, Tıbbiye’de okuyan gençler de her zaman olmuştur. Bunu da eklemek lazım. Dil meselesi var bir de, tabii onu da unutmamak gerekiyor. Sovyet devrinden evvel Kırımlı münevverlerin Osmanlıca diyebileceğimiz İstanbul lehçesi ve jargonu ve yazı diliyle çok iyi yetiştirildiklerini biliyoruz. Hatta uzun bir dönem Kırımlı münevverler içerisinden, yaşlıların İstanbul Türkçesini çok iyi kullandıklarını bizzat hatırlıyorum. Yerel lehçenin hâkim olması Sovyet devrine ait bir gelişmedir.
Comments