top of page

Nuri Demirağ Tayyare Atölyesi: Kurulması Faaliyetleri ve Kapanması

  • Yazarın fotoğrafı: Editör
    Editör
  • 14 Nis 2022
  • 8 dakikada okunur

Cumhuriyetle birlikte başlatılmaya çalışılan ağır sanayi yatırımları ile bu yatırımların hazin sonları üzerine bir inceleme içeren bu resimlerle tarih çalışması büyük ümitlerle kurulan fabrikaların ilgisizlik yüzünden nasıl kapanmak zorunda bırakıldıklarını, milyonlarca lira harcanarak yapılan yatırımların değişik bürokratik, kırtasiyeci ve tutucu yaklaşımlarla desteklenmemesini, hatta çeşitli zorluklar çıkarılarak kapanmaya mahkûm edilmelerinin tarihsel sürecini ele almaktadır.

1. Nuri Demirağ’ın Hayatı ve İlk Yatırımları

1886 yılında Sivas’ın Divriği kasabasında dünyaya gelen Nuri Demirağ, Rüştiyeyi bitirerek Ziraat Bankasında memur olur ve sonraki yıllarda Maliye Vekâletinin sınavını kazanarak İstanbul’a yerleşir. Memuriyet hayatında bulunduğu yıllar aynı zamanda İstanbul’un işgal yılları ve Milli Mücadele’nin başlangıç tarihleridir. Memuriyet hayatına devam ettiği İstanbul’da maliye müfettişlerinin Tatavla şubesini teftişi esnasında gördüğü hakaret üzerine memuriyetten ayrılır.


Demirağ’ın bu şekilde memuriyet hayatının bitmesi ticari hayatını başlatmış ve aynı yıllarda “Türk Zaferi” isimli sigara kâğıdı imalatına girmiştir. Sigara kâğıdına bu ismi vermesi de oldukça manidardır. Çünkü üretimi azınlıkların elinde olan sigara kâğıdının isimlerine Osmanlı hayır müesseselerinin ismi verilerek Türkler küçük düşürülmeye çalışılmakta ve buralardan kazandıkları paraları da kendi milletlerinin örgütlerine göndererek silahlanma sağlamaktadırlar. Bir yandan ticaret diğer yandan da Müdafaayı Hukuk Cemiyeti’nin Maçka mıntıkasında idarecilik yapan Demirağ aynı zamanda Milli Mücadeleyi desteklemekten de geri durmamıştır.

2. Cumhuriyetin Kurulması ve Ağır Sanayi Yatırımları

Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte bütün alanlarda olduğu gibi ekonomik konularda da devletin sağlam temeller üzerine oturtulmasını arzulayan Atatrürk, ekonomik başarılarla desteklenmeyen askeri zaferlerin kalıcı olma imkânı bulunmadığını ifade eder ve bu amaçla yeni iktisadi politikaları belirlemek için 1923 yılında her gruptan insanın katılımıyla Türkiye İktisat Kongresi’ni düzenler.


Atatürk kongrenin açılış nutkunda, “Türkiye’yi layık olduğu yüksek seviyeye getirebilmek için iktisadiyatımıza çok önem vermeliyiz. Zamanımız tamamen iktisat devrinden başka bir şey değildir. Gerçekten Türk tarihi incelenirse yükseliş ve çöküş sebeplerinin iktisat sorunları olduğu açıkça görülür ”diyerek ekonominin önemini ve bu kongrenin toplanma gerekçesini vurgulanır. Kongrede, pek çok alanda yatırımların yapılması özellikle ağır sanayi yatırımlarına ağırlık verilmesi benimsenir.


1929 yılında dünyayı etkileyen ekonomik krizin patlak vermesiyle Dünya'da olduğu gibi Türkiye'de de ekonomide “Devletçilik” olarak adlandırılan yeni bir yaklaşım benimsenir. Fakat bu ilke benimsenirken sanayide yine özel teşebbüsün destekleneceği, fakat içinde bulunulan durumun hassasiyetinden dolayı kalkınmada öncülüğün Kamu İktisadi Teşekküllerinde olacağı belirtilir. Bütün bu gelişme ve açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla 1930’lu yıllarda Devletçilik bir doktrin gereği değil, dönemin şartlarınca gerçekçi bir yaklaşım sonucu ortaya çıkmıştır.

3. Nuri Demirağ'ın Uçak Üretim İşine Girişi

1930’lu yıllarla Türk Hava Kurumu’nun düzenlediği kampanya ile her ilden toplanan paralarla veya iş adamlarının bağışlarıyla bir uçak satın alınmaya ve bu uçağa o ilin veya o şahsın ismi verilmeye başlanır. 1932 yılında Nuri Demirağ’a da böyle bir teklif gelir. Kendisine gelen yardım teklifi karşısında “Benden bu millet için bir şey istiyorsanız en mükemmelini istemelisiniz. Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim” diyerek uçak yapım işine gireceğini ifade eder. Yine aynı yıllarda yapmış olduğu başka bir konuşmasında da Demirağ, “Göklerine hâkim olamayan milletlerin akıbeti felaket olacağına katiyen kaniyim. Bunun içindir ki, göklerine hâkim olmayan milletler yerlerde sürünmeye, yerin dibinde çürümeye mahkûmdur” sözleriyle yeni faaliyet alanını da belirler. Nuri Demirağ’ın tayyare fabrikası kurma fikrini öncelikle dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’a yazmış olduğu bir mektupla arz etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Çakmak, mektuba verdiği cevapta “Memleketimizdeki hava sanayine yardım hususunda gösterdiğiniz vatandaşlık duygusu, şayanı takdirdir. Bu iş, büyük mali fedakârlıklara ihtiyaç gösterdiğinden bu uğurdaki maddi ve manevi azminizden de sizi tebrik ederim. İstanbul’da ki etüt atölyesiyle Divrik’de ki tayyare fabrikasının açılarak faaliyete geçmesini dilerim, saygılarımla” diyerek teşebbüsü desteklemiş ve hemen arkasından Nuri Demirağ’a gönderilen ikinci mektupla bu alanda çalışmasına müsaade edildiği belirtilir.

4. Yeni Girişim İçin Tebrikler Gelmeye Başlar

Demirağ’ın İstanbul’da kuracağı Tayyare atölyesinin faaliyete geçmesinden kısa süre sonra Hava müsteşarı Z. Doğan tarafından ziyaret edilir ve Doğan, ziyarete yönelik gözlemlerini Nuri Demirağ’a 4 Ağustos 1938 tarihinde yazmış olduğu mektupla şu şekilde ifade eder; “..Memleketin bugün için en büyük ihtiyaçlarından birini karşılayan bu yurt sever ve temiz faaliyetinizin sonuna kadar Türk işçisini ve eserini bütün dünyaya tanıtacak gibi, inkişafını en temiz duygularımla dilden, sizi candan kutlarım." Mektuptan anlaşıldığı kadarıyla müsteşar İstanbul’daki bu faaliyetlerden ziyadesiyle etkilenmiştir.


Aslında Beşiktaş’ta sadece bir atölye yapılması, esas fabrikanın da Divriği’de kurulması planlanır. Çekoslovak bir şirketle anlaşılarak Beşiktaş’ta bugün Hayrettin İskelesinde Deniz Müzesi olarak kullanılan ve dönemin en modern binası olarak kabul edilen fabrika inşa edilir. İlk defa bu fabrikada hem savaş uçağı hem de yolcu uçağı olarak kullanılabilecek Nu.D.38 ismini taşıyan, altı kişilik ve çift motorlu, gövdesi alüminyum kaplamalı bir uçak tasarlanarak üretilmiştir. Üretilen bu uçak saatte 270 km hıza ve 5 bin 500 metre yükseğe çıkabilme kapasitesine sahiptir. Atölyede yapılan uçakların testleri için de İstanbul Yeşilköy’de bugünkü Atatürk Havaalanının bulunduğu bölgedeki Elmas Paşa çiftliği satın alınarak uçuş sahası yapılır. İşlerin ilerlemeye başlamasıyla birlikte bu uçakları kullanacak pilotların yetiştirilmesi de gündeme gelerek yine bu saha içine Nuri Demirağ Gök Okulu yapılır. 150 yatak kapasiteli bir yurdu da bulunan okula üniversitede okuyan veya bitirmiş gençler alınmaya başlanır. Nuri Demirağ, fabrikada ve Gök okulundaki çalışma ilkelerini de “İşretten, oyundan, iffetsizlikten, eğrilikten, tembellikten, zulüm karlıktan sakınınız” ifadeleriyle açıklar. Yine çalışmalarını da “İnsan gücünün yarattığı her şeyi Türk de yaratabilir, zafer artık süngünün ucunda değil, tayyarenin kanatlarındadır” sloganıyla yürütmüştür.

5. Uçak Fabrikasının Basına Yansımaları

Nuri Demirağ’ın havacılık alanındaki girişimlerine basın-yayın organları kayıtsız kalmamış, dönemin ulusal ve yerel basını konuyla ilgili haber ve yorumlara sayfalarında geniş yer vermiştir. Mesela 8 Temmuz 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesinde Emekli Binbaşı Bedri Cilasın; “Milli Havacılığın Uyanışı” isimli makalesinde müesseseyi gezdiğini ifade ettikten sonra, “Nuri Demirağ müessesesi fedakârlıkla kurulmuştur. Demirağ, ciğerparesi oğlunu, mesleğe vakfetmekle bu memleketin öz evlatlarına mahsusu fedakârlık ve feragati de göstermiştir. Böyle birçok müesseselere ihtiyaç vardır" diyerek takdir hislerini belirtir.

6. "Hava Sanayimizde Hayırlı Bir Adım"

Yine 17 Ağustos 1941 tarihli Tasvir-i Efkâr Gazetesi’nde; “bugün bir Türkün tek başına kurmaya muvaffak olduğu muazzam ve kendi sahasında dünyanın en modern bir gök müessesesinin açılış töreni var” denilerek kurumun açılışı duyurulur. Aynı gazetede bir gün sonra “Hava Sanayimizde Hayırlı Bir Adım” isimli haberde fabrikanın açılışıyla ilgili yaşananlarla, açılışa katılanların listesi de verilir. Yine aynı gazetenin 24 Ağustos 1942 tarihli nüshasında; “Nuri Demirağ Gök Okulunda Tören” adıyla başlayan haberde “Dün hava alanına dolan mahşeri kalabalık Türk gençliğinin havacılığa karşı duyduğu derin aşkı açıkça ifade ediyordu” denilerek çalışmalar kamuoyuna duyurulmuştur.


Vakit Gazetesi’nin 8 Ekim 1941 tarihli Ragıp Önen imzasıyla çıkan haberde; “Türk işçisi, Türk sermayesi ve Türk malzemesi ile memlekete ilk mektep tayyaresi veren, havacı gençler yetiştirmesi için hiçbir kazanç gayesi düşünmeden büyük bir çiftlik satın alıp burasını bir mektep haline getiren Nuri Demirağ’ı ne kadar tebrik edersek yeridir. Kendisine hayırlı mesaisinde muvaffakiyetler dilerim” denilerek takdir hisleri belirtilir.

7. Eskişehir'e Giden Uçağın Pilotaj Hatasıyla Düşmesi ve THK'nın Siparişleri İptali

10 Kasım 1938 tarihinde Atatürk'ün vefat etmesiyle 11 Kasım tarihinde TBMM tarafından İnönü ikinci Cumhurbaşkanı olarak seçilir. İnönü’nün Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte her alanda olduğu gibi ekonomik politikalarda da Atatürk dönemi politikalarından ayrı uygulamalar hayata geçirilmeye başlanır.


Nuri Demirağ tayyare atölyesinde araştırma-geliştirme ve üretime yönelik çalışmalar devam ederken Demirağ’ın ifadesiyle uçuş bilgisi az olan bir mühendisin kendisinden izinsiz olarak Eskişehir’de ki hava törenlerine katılmak üzere giderken, sahanın darlığı ve alanın kalabalık olmasından dolayı ekin tarlası içine inişi esnasında mühendisin ölümü ile sonuçlanan bir kaza yaşanır. Bu kazaya istinaden uçak mühendislerinden oluşan bir komisyon kaza raporu hazırlar ve uçakta herhangi bir kusur bulunmadığı, kazanın pilotaj hatasından kaynaklandığı ifade edilir.


Bu rapora karşın Türk Hava Kurumu, verilen uçak siparişlerini iptal etmiştir. Sadece iptalle kalmayarak, Demirağ’ın vermiş olduğu teminat mektubu ve 14000 liraya el koyarak, THK’nun ödemiş olduğu 40 bin lirayı da geri alma yoluna gitmiştir. Siparişlerin bu şekilde iptal edilmesi Demirağ’ı maddi açıdan sıkıntıya sokarak fabrika işçilerinin ücretlerini ödenemez hale getirir. Nuri Demirağ, durumun ciddiyetini anlatmak maksadıyla dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye iki mektup yazmak durumunda kalır ve her iki mektupta da dönemin en yüksek otoritesi olan Cumhurbaşkanından, yatırımları ve THK ile arasındaki ihtilaf konusunda yardım ister.

8. "Büyük Şef" İsmet İnönü'den Medet

29 Kasım 1939 tarihli “Büyük Şefim” ifadeleriyle başlayan ilk mektubun ilk cümlelerinde Demirağ, uçak endüstrisinin önemini vurguladıktan sonra kendisinin ülke savunmasına katkı sağlamak maksadıyla havacılık sektörüne girdiğini belirtir. Başlangıçta bu çalışmalarının dönemin Genelkurmay Başkanı tarafından da desteklendiğini, Fevzi Çakmak’ın kendisine yazmış olduğu fezlekeyi de mektubuna ekleyerek ispatlamaya çalışan Demirağ, yine mektubun ilk sayfasında çalışmalara başlamadan önce dünyanın uçak sanayisinde önde gelen ülkelerine pek çok ziyaretler yaptığını ve bu alanda çalışacak mühendis ve işçilerin yetişmesine de maddi katkı sağladığını vurgular. Alt yapı çalışmalarının tamamlanmasından sonra da Beşiktaş’ta bir tayyare atölyesi ile Yeşilköy’de uçuş pisti ve hangarların yapımının tamamlandığı belirtilir. Esas büyük ve köklü yatırımın Divriği’de kurulacağını ifade ettikten sonra mektubun ikinci sayfasında Beşiktaş’taki atölyede yılda 300 mektep ile 150 antrenman uçağı veya 50 avcı uçağı imal edebileceğini belirtir.


Bu ifadelerden sonra mektubun yazılış amacı vurgulanır ve buna göre Türk Hava Kurumu kendisinden uçak siparişinde bulunmuş, bu siparişlerden 65 planör kuruma teslim edilmiştir. 10 Eğitim uçağı siparişinin ise uçuş kabiliyeti az olan ve başmühendis olarak atölyede görev alan Selahattin Alan’ın kendisinden izinsiz olarak Eskişehir’de yapılan törenlere katılmak üzere gittiği esnada, İnönü yakınlarında düşmesi nedeniyle iptal edilmiştir.

9. Nuri Demirağ Umudunu Koruyor

Demirağ’a göre yapılan tahkikat neticesinde uçağın düşmesiyle ilgili herhangi bir teknik arızaya rastlanılmamasına karşın Hava Kurumunun siparişleri iptal ettiği gibi, teminat mektubu bedeli olan 14 bin lira ile şirkete avans olarak verilen 40 bin lirayı geri alması şirketi mali açıdan zor duruma sokmuştur. Bu gelişmeleri anlattıktan sonra kendisinin şimdiye kadar yurt savunmasına katkı sağlamak amacıyla 1,5 milyon lira masraf yaptığını, hâlbuki bu para ile isterse 15-20 apartman yaparak buradan elde ettiği yaklaşık 150-200 bin lira ile çok rahat bir şekilde yaşayabileceğini ifade eder.


Mektubun üçüncü ve son sayfasında havacılık alanında yapacaklarını sıralayarak “tayyare süratlidir ve mütemadiyen de süratleniyor. Havacılık işlerinin bu sürate ayarlanması için hepsi aynı rütbede ayrı ayrı noktayı nazar taşıyan hava komutanlarının başlarına tepeden tırnağa, başından sonuna kadar mesuliyeti nefsinde toplayan (üzerine toz kondurulmamış) yırtıcı, yaratıcı bir şahsiyetin (her memlekette olduğu gibi) bu mühim ve hayati işin başına geçirilmesi suretiyle tevsiini ve mahdut çerçeve dâhilinde bırakılmamasını vatanın yegane kurtarıcısı siz büyük milli şefimden yalvararak kemali hürmetle arz ve niyaz ederim” ifadeleriyle yardım talep eder.

10. Demirağ İsmet İnönü'den Yatırımın Arkasında Durmasını İstiyor

Demirağ’ın mektubundan sonra İnönü ile bir görüşme gerçekleştirdikleri ikinci mektuptan anlaşılmaktadır. Bu görüşmede İnönü kendisine nasıl yardımcı olunabileceğini sormuş, Demirağ da ciddi bir araştırmadan sonra kendisine bildireceğini ifade etmiştir. 26 Ağustos 1940 tarihinde yazılan ikinci mektup, tayyare konusunda devlet yardımların mahiyeti ile ilgili olarak kaleme alınır. Demirağ’ın devletten istediği maddi yardımla birlikte Cumhurbaşkanı İnönü’nün yatırımın arkasında durmasını istemektedir.


Demirağ, yatırımları konusunda devlet desteği sağlandığı takdirde önemli bir sanayi kuruluşunu hayata geçireceğini şu cümlelerle ifade eder; “bu para emrime tahsis edildiği takdirde, Amerika’da, Almanya’da, Fransa’da tahsil ettirdiğim genç yüksek tayyare motor ve maden ve izabe mühendislerinden 7-8 adedini beraberime alarak derhal bir tahrikle Amerika’ya hareket eder, orada bulunan ve sureti melfuf mukavelename ile fabrikamın organizatörlüğünü deruhte eden beynelmilel şöhrete haiz Amerika tebaasından Profesör Gasner’le birlikte satın alacağım lüzumlu makine, alet ve edevatı da emin yollardan memlekete getirir ve daha icabı kadar mütehassıslar angaje ederek işe sarılırım ve kurarım” diyerek bu işteki kararlılığını vurgular. İkinci mektuptan anladığımız kadarıyla Demirağ, ilk etapta 20 milyon gibi bir meblağdan bahsetmekte ve bu yardımın yapılmasını takip eden yıllarda da devletin Milli savunmaya ayrılan bütçeden yardım yapması durumunda Divriği’deki uçak fabrikasını hayata geçireceğini belirtmektedir.

11. Nuri Demirağ İçin Sonun Başlangıcı

Diğer yandan Nuri Demirağ, THK ile arasındaki ihtilafın çözülmesi için gayret sarf etmesine karşın kesin bir anlaşmanın olmaması üzerine birinci mektupda bahsi geçen olaylar için THK’na Ankara Ticaret Mahkemesi nezdinde dava açar. Uzun duruşma ve savunmalardan sonra Ticaret Mahkemesi davayı THK lehine sonuçlandırır. Nuri Demirağ bu hadiseden sonra sermayesinin büyük bir kısmını kaybettiği gibi, Yeşilköy’deki uçak alanı da elinden alınır. Olayların seyrinden anlaşıldığı kadarıyla Nuri Demirağ karşısına çıkarılmış olan zorluklardan epey yorulmuş olmalıdır ki, 1944 yılının sonlarına doğru yaptığı bir açıklama ile artık faaliyetlerini fikir sahasında devam ettireceğini belirtir. Bu husustaki düşüncelerini de gazetecilere 4 Eylül 1944 tarihinde verdiği şu mülakatla duyurma gereğini hissetmiştir; “Harbin çeşitli müşkülatı, memleketimizin imarı yolundaki hamlelerimizde büyük güçlükler doğmuştur. Bundan sonra taahhüt işlerine girişmeyecek, tetkik ve tetebbularla memlekete fikir sahasında hayırlı hizmetler etmek arzusundayım”. diyerek Cumhuriyetin ilk yıllarında yatırımcıların önüne çıkarılan engelleri vurgulamış olur. Vecihi Hürkuş ile başlayan ve Nuri Demirağ ile devam eden ağır sanayi hamleleri bir kez daha ağır darbe alacak ve bu alanda uzunca bir dönem yatırım yapılamayacaktır.


Nuri Demirağ hayatının sonlarına doğru bütün malını “aile ve evlatlarımın orta halde maişetlerine kifayet edecek ve yavrularımın yüksek tahsil masraflarını temin eyleyecek miktar çıkarıldıktan sonra, hali hayatımda yapmağa muvaffak olamayacağım hayırlı müesseseler vücuda getirilmek ve idame ettirilmek şartıyla, serveti zatiye mi vakfettim” diyerek mal varlığını vakfetmiştir. Türk ekonomi tarihinin en önemli müteşebbislerinden sayılan Demirağ 13 Kasım 1957 tarihinde vefat etmiş ve ölüm haberi gazetelerde küçük haberlerle duyurulmuştur.

12. Sonuç

Bilindiği gibi Atatürk, ekonomide liberal politikaları benimseyerek özel teşebbüsün geliştirilmesi için çalıştı. Nuri Demirağ’da onun döneminde böyle büyük bir yatırıma kalkışmıştır. Demirağ’ın Genelkurmay Başkanlığı’yla yazışmalarından anlaşıldığı kadarıyla Atatürk döneminde böyle bir teşebbüs desteklenmiş ve takdir edilerek gerekli izinler ivedilikle verilmiştir. Fakat Atatürk’ün 1938’de ölümü üzerine ekonomik konularda onun takip etmiş olduğu politikalardan vazgeçilerek katı devletçi olarak nitelendirebileceğimiz ekonomik model uygulanmaya başlanmıştır. Hatta bu amaçla 1942 yılında Teşvik-i Sanayi Kanununu da yürürlükten kaldırılarak devlet kontrol ve müdahalesi artmıştır. Bu politikanın tabii bir sonucu olarak kişilerin yatırımları desteklenmediği gibi yatırım yapılmasına dahi fırsat verilmemiştir. Doğal olarak da milyonlar yatırılarak hayat bulan pek çok ekonomik müessese kapanmak durumunda kaldı. Türkiye’de ağır sanayi hamlesi olarak nitelendirilen iş kolları gelişememiş, bu tür sanayi müesseselerinin kurulamamasıyla hem istihdam sorunu yaşanmış, hem de dışa bağımlılığımız sürmüştür.

Comments


Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

bottom of page