Vatan mı Saltanat mı? Damat Ferit Paşa’nın Tarih Boyunca Silinmeyen İhaneti
- Emre Özdemir
- 6 gün önce
- 2 dakikada okunur
Tarih, kimi isimleri onurla yüceltir, kimilerini ise ibretle anar. Damat Ferit Paşa, şüphesiz ikinci grupta yer alır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde defalarca sadrazamlığa getirilen bu kişi, özellikle Kurtuluş Savaşı karşısında aldığı tutumla tarih sahnesinde kara bir leke olarak anılmaktadır.
Damat Ferit Paşa, Sultan Vahdettin’in en güvendiği isimlerden biriydi. Padişahın kız kardeşi Mediha Sultan’la evliydi; yani saraya “damat” sıfatıyla bağlıydı. Ancak onun etkisi sadece akrabalıktan ibaret değildi. İngiliz yanlısı bir çizgide yürüyen Ferit Paşa, 1919’dan itibaren işgalci güçlerle iş birliği içinde olan, “mütareke hükümetlerinin” başını çeken kişi oldu.
En büyük zararı ise Milli Mücadele’nin başladığı yıllarda verdi. Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da başlattığı direnişi ilk günden itibaren hedef aldı. Onun gözünde Kuvâ-yi Milliye “eşkıya”, Ankara hükümeti ise “isyancı” idi. Oysa gerçek tam tersiydi: Anadolu halkı işgale karşı ayağa kalkarken, Damat Ferit Paşa İstanbul’da işgalcilerle kol kola dolaşıyor, İngiliz himayesi altına girmenin Osmanlı’yı kurtaracağına inanıyordu.
En çarpıcı örneklerden biri, Sivas Kongresi sonrası, Anadolu’da oluşan direnişi bastırmak için çıkardığı idam fermanlarıdır. Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında gıyabında ölüm cezaları vermiştir. Hatta bu uğurda Anadolu’ya gönderdiği Kuvâ-yi İnzibatiye birlikleriyle Türk’e Türk’ü kırdırmaya çalışmıştır.
1920’de imzalanan Sevr Antlaşması, Damat Ferit Paşa’nın ihaneti taçlandırdığı andır. Bu antlaşma, Osmanlı’yı fiilen sona erdiren, Anadolu’yu parçalayan, Türk milletinin geleceğini ipotek altına alan bir metindi. Ve Damat Ferit Paşa, bu anlaşmayı seve seve imzalayan kişi olarak tarihe geçti.
Tüm bu eylemleriyle yalnızca bir siyasetçinin değil, aynı zamanda bir dönemin zihniyetinin özeti gibidir. Batı’ya teslimiyet, saraya sadakat ve halka yabancılaşma… İşte Damat Ferit’in siyasi portresi budur.
Ancak tarih adaletlidir. Anadolu halkı bu ihaneti reddetti. Mustafa Kemal’in önderliğinde verilen mücadele, Sevr’i tarihin çöplüğüne gönderdi; Damat Ferit ise Londra’ya kaçtı ve 1923’te vatan topraklarından uzak, adı bir daha anılmak istenmeyecek şekilde öldü.
Bugün Damat Ferit Paşa’yı anmak, bir düşmanı hatırlamak değil; ihanetin hangi yüzlerle, hangi kelimelerle ve hangi unvanlarla karşımıza çıkabileceğini anlamak içindir. Çünkü tarihten alınmayan ders, tekerrür etmeye mahkûmdur.
Comments