top of page

İstanbul’un Düşman İşgalinden Kurtuluşunun Tarihsel Önemi Nedir?

  • Yazarın fotoğrafı: Editör
    Editör
  • 6 Eki
  • 3 dakikada okunur

6 Ekim 1923 tarihi, modern Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun son safhasında yaşanan işgal döneminin nihai olarak sona erdiği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik iddiasının fiilen hayata geçtiği gündür. Bu olay, yalnızca bir askerî tahliye sürecinin tamamlanması değil, aynı zamanda ulusal bağımsızlığın uluslararası hukuk düzeyinde tescil edilmesinin sembolik karşılığıdır.


Türk birlikleri İstanbul'a giriyor (6 Ekim 1923)
Türk birlikleri İstanbul'a giriyor (6 Ekim 1923)

İstanbul’un kurtuluşu, 1918–1923 arasındaki beş yıllık bir dönemin kapanışını temsil eder. Bu dönem, Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinin son aşamasını ve Türkiye’nin ulus-devlet formuna evrilişini gözlemlemek açısından son derece kritik bir tarihsel laboratuvar işlevi görür.


1. İşgalin Başlangıcı ve Siyasi Arka Plan (1918–1920)


Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918’de imzalanmasıyla Osmanlı Devleti fiilen teslim olmuş, İtilaf Devletleri bu anlaşmayı geniş biçimde yorumlayarak İstanbul dâhil birçok stratejik bölgeyi işgal etmiştir. 13 Kasım 1918 tarihinde, 55 parçadan oluşan İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan savaş gemilerinin İstanbul Boğazı’na demirlemesiyle başkent, fiilen İtilaf kuvvetlerinin kontrolüne girmiştir.


İşgal sürecinde, özellikle İngiliz yönetimi İstanbul üzerinde doğrudan bir vesayet tesis etmeye çalışmış, Osmanlı yönetimini kontrol altında tutmak amacıyla hem sivil hem askerî kurumlara müdahalelerde bulunmuştur. 16 Mart 1920’de Meclis-i Mebusan’ın dağıtılması ve milletvekillerinin sürgün edilmesi, bu işgalin siyasal egemenlik boyutunu açık biçimde göstermektedir.


Bu dönemde İstanbul, ulusal direniş hareketinin hem kısıtlandığı hem de örgütlendiği paradoksal bir mekâna dönüşmüştür.


2. Gizli Direniş Ağları ve İstanbul’un Stratejik Rolü


İşgalin hemen ardından İstanbul’da çeşitli gizli direniş örgütleri ortaya çıkmıştır. Karakol Cemiyeti, Felah Grubu ve Mim Mim (Millî Müdafaa) Teşkilatı, Anadolu’daki ulusal direnişin lojistik ve istihbarat ağlarını oluşturmuştur. Bu yapılar, Anadolu’ya silah ve cephane sevkini, ayrıca haberleşmeyi sağlayarak Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde gelişen Millî Mücadele’nin altyapısını güçlendirmiştir.


Dolayısıyla İstanbul, işgal altında olmasına rağmen, Millî Mücadele’nin lojistik, diplomatik ve entelektüel merkezlerinden biri olarak işlev görmüştür. Bu durum, kentin yalnızca politik bir başkent değil, aynı zamanda direniş ideolojisinin üretildiği bir odak noktası olduğunu göstermektedir.


3. Diplomatik Süreç: Mudanya’dan Lozan’a


Kurtuluş Savaşı’nın askerî safhası, 1922 sonbaharında Mudanya Mütarekesi ile sona ermiştir. 11 Ekim 1922’de imzalanan bu mütareke, İstanbul ve Boğazlar bölgesinin İtilaf kuvvetleri tarafından boşaltılmasını öngörmüştür. Ancak İngiltere, İstanbul’un tahliyesini geciktirerek yeni kurulan Ankara Hükûmeti’nin uluslararası meşruiyetini sınamaya çalışmıştır.

Bu durum, Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) ile kesin biçimde son bulmuştur. Lozan’da Türkiye’nin sınırları, Boğazlar rejimi ve siyasi egemenliği uluslararası düzeyde tanınmıştır. Böylece İstanbul’un kurtuluşu, yalnızca bir askerî zaferin sonucu değil, diplomatik bir sürecin nihai başarısı olarak da değerlendirilmelidir.


4. Kurtuluşun Fiilî Gerçekleşmesi: 6 Ekim 1923


Lozan Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinin ardından, İtilaf kuvvetlerinin İstanbul’u terk etmesi kararlaştırılmıştır. 2 Ekim 1923’te son İngiliz birliği şehri terk etmiş, 6 Ekim 1923 günü ise Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu İstanbul’a girmiştir.


Türk ordusunun şehre girişi, yalnızca bir askerî hareket değil, aynı zamanda ulusal egemenliğin sembolik olarak yeniden tesisi anlamına gelmiştir. Bu nedenle 6 Ekim, hem askerî hem de siyasal açıdan Cumhuriyet’in ilanına giden sürecin öncülü olarak görülmelidir.


6 Ekim 1923 tarihinde Millî Ordu askerleri Kadıköy'e giriyor.
6 Ekim 1923 tarihinde Millî Ordu askerleri Kadıköy'e giriyor.

5. Kurtuluşun Siyasal ve Kültürel Yansımaları


İstanbul’un yeniden Türk egemenliğine geçmesi, Cumhuriyet rejiminin inşasında iki yönlü bir anlam taşır:


Egemenlik yeniden merkezi bir karakter kazanmıştır. Ulusal yönetim artık dış müdahaleden bağımsızdır.


Modernleşme ve kültürel dönüşüm süreci İstanbul üzerinden somutlaşmıştır. 1924 sonrasında eğitim, basın, sanat ve ekonomi alanlarında atılan adımlar, şehrin yeniden bir kültürel merkez haline gelmesini sağlamıştır.


Bu bağlamda 6 Ekim 1923, yalnızca geçmişin bir hatırlatması değil, Cumhuriyet’in toplumsal ve kültürel temellerinin güçlenmesinde bir başlangıç noktası olarak değerlendirilmelidir.


İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşu, Türk ulusunun bağımsızlık mücadelesinin hem askeri hem de diplomatik boyutunun başarıyla tamamlandığı bir dönüm noktasıdır. 6 Ekim 1923, yalnızca bir kentin değil, bir medeniyetin yeniden ayağa kalktığı gündür.


Bugün, 102 yıl sonra, bu olayın tarihsel anlamı; egemenliğin, bağımsızlığın ve ulusal kimliğin sürekliliğini koruma bilinciyle yakından ilişkilidir. İstanbul’un kurtuluşu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi olan “tam bağımsızlık” ilkesinin tarihsel tezahürlerinden biri olarak, ulusal hafızada hak ettiği yeri korumaya devam etmektedir.


İstanbul’un Düşman İşgalinden Kurtuluşu
6 Ekim 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesinde İstanbul'un kurtuluşuna dair çizim.

 
 
 

Yorumlar


Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

bottom of page