Osmanlı'da Tılsımlı Gömlek Geleneği
- Editör
- 14 Nis 2022
- 4 dakikada okunur
Türk kültüründeki örneklerini ilk olarak Dede Korkut hikâyelerinde ‘’kurşun geçirmeyen, kılıç kesmeyen, mutluluk getiren’’ gibi ifadelerle gördüğümüz tılsımlı gömlekler, Türk tarihinin çeşitli dönemlerinde kullanıldığı gibi farklı kültür ve inanç yapılarında da bulunduğu görülmüştür. Giyen kişiyi her türlü kötülükten koruduğuna, savaşta giyenin galip kıldığına inanıldığı için çoğunlukla hükümdarlar, komutanlar, yöneticiler ve din adamları tarafından tercih edilmiştir. İslamiyet’in kabulünden önceki Şaman geleneklerine bağlı olan Türklerin uğur getirdiğine inandığı tılsım sembolleri, İslamiyet’in kabulüyle birlikte üzerinde ayetlerin yazdığı gömlekler şekline dönüştü. En erken örneklerine Hititlerde rastladığımız bu gömlekler, İslamiyet öncesi Türklerden, Selçuklu Devleti’ne, oradan ise Osmanlı Devleti’ne kadar olan süreçli farklılaşarak günümüze ulaştı. Tılsımlı gömlekler özellikle Osmanlı padişahları tarafından sıklıkla giyildi. Bununla birlikte padişahların cülus törenlerinde, harp ilanlarında, ordunun hareketlerinde, yani önemli olaylarda müneccim başlarından uğurlu günlerin tespit edilmesi istenmiş ve ona göre hareket edilmiştir. Bu gömlekler üzerine müneccimlerin belirlediği eşref saatinde yazılmaya başlanır, tezhip ustaları tarafından bezemeleri yapılırdı. Özellikle ayetlere yer verilen bu gömleklerde Kuran-ı Kerim’in 55 süresi geçmektedir. Onlar; Fatiha, Bakara, Ali-İmran, Nisa, Maide, A’raf, Enfal, Tevbe, Yunus, Yusuf, İbrahim, En’am, Hicr, İsra, Kehf, Meryem, Taha, Kasas, Ahzab, Yasin, Sad gibi ayetler olup bunlar dışında Ayete’l Kürsi muhakkak bulunmaktadır. Ayrıca sure başlarında açıklanamayan harfler, Esma-i Hüsna, dört meleğin adı, nübüvvet mührü, Hz.Ali’nin Zülfikar kılıcı ve Mühr-i Süleyman ve çeşitli bitkisel motiflere rastlanılır.

1. Aziz Mahmut Hüdai’ye ait gömlek
Topkapı Sarayı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, İstanbul Vakıf Hat Sanatları Müzesi başta olmak üzere çeşitli müze ve koleksiyonlara dağıtılan bu tılsımlı gömlekler; türbe, dergâh, askeri ve kent müzelerinde de karşımıza çıkmaktadır. Aziz Mahmut Hüdai’ye ait olan bu tılsımlı gömlek örneği, şu an Aziz Mahmut Hüdai Türbesi’nde bulunmaktadır. Bu tür gömleklerin sergilendiği müze türlerine göre hangi vasıfta kişilere ait olduklarını söylemek mümkün. Şehir müzelerinde sergilenen gömlekler halktan kişilere, askeri müzede sergilenen gömlekler komutanlara, türbede sergilenen gömlekler ise din adamlarına ait olduğu bilinmektedir.

2. Cem Sultan’a ait 13/1404 envanter numaralı gömlek
Topkapı Sarayı, Padişah Elbiseleri Koleksiyonunda bulunan 87 adet gömlekten çok azının kime ait oldukları bilinmektedir. Onlardan biri de Cem Sultan’a ait olan bu gömlektir ve üzerinde yer alan Farsça kitabesinden 3 yılda tamamlandığı öğrenilmektedir. 127 cm boyunda olan bu gömlek üzerinde Nasr, İhlas, Felak, Âl-i İmran, İbrahim, Şura, Maide, A’raf, Tevbe, Feth, Saf, Kamer sureleri, Esma-i Hüsna, ha-mim ayn-sin-kaf ve çeşitli rakamsal şifromenler ve Allah’ın sıfatları yer almaktadır.

3. II. Selim’e ait Topkapı Sarayı'ında bulunan 13/1133 envanter numaralı gömlek
Kitabeli gömleklerden bir diğeri de Sultan II. Selim’e ait olan bu gömlektir. Şehzadelik döneminde ağırbaşlı ve sade olarak tasarlanan bu gömlek 1564/65 yıllarına tarihlenir. Derviş Ahmet tarafından yapılan gömleğin üzerinde Ayete’l Kürsi ve İnşirah sureleri yazılmış olup, kitabesi arkasında yer almaktadır. Yakanın altında üçgen içindeki ibareden kime ait olduğu anlaşılmıştır.

4. Milli Saraylar Tekstil Koleksiyonu
Milli saraylar içinde tek örnek olan 28 Kasım 1890 tarihli gömlek, en son tarihli gömlek olma özelliği taşımakta olup envanter numarası 38/671’dir. Gömleğin üzerinde yer alan yazılar Nakşibendi Şeyhi Hamdi Efendi tarafından yazılmış; yazanı belli tılsımlı gömlekler arasında olması açısından da önem kazanmıştır. Söz konusu tarihte II. Abdülhamid’in tahtta olması ve dua beyitleri arasında ‘’Dünya durdukça gömleğin sahibinin korunması’’ dizesinin yer alması ancak padişahlara atfedilecek bir dua olması nedeniyle gömleğin sahibinin II. Abdülhamid olduğu sanılmaktadır.

5. İstanbul Vakıf Hat Sanatları Müzesi
İstanbul Vakıf Hat Sanatları Müzesi’nde 1743 ve 1741 envanter numaralı 2 gömlek bulunmaktadır. Pamuklu bir kumaş üzerine işlenmiş bu çok ince yazıların bozulmadan bugüne gelmesinin birkaç nedeni vardır. Öncelikle yazılar yazılmadan önce kumaşın yüzeyi aharlanır, sonra kesilir ve ardından usta terziler tarafından birleştirilir. Gömlekler tamamlandıktan sonra bozulmaması için yıkanmaz hatta birçok tılsımlı gömleğin giyilmeden günümüze ulaştığı bilinmektedir.
İstanbul Vakıf Hat Sanatları Müzesi’nde bulunan tılsımlı gömleklerde diğer örneklerde olduğu gibi üzerinde ayetlerin, duaların, şifromen rakamların yazılı olmasının dışında Hz.Ali’nin Zülfikar kılıcının da işlendiği görülmektedir.

6. III. Mehmet’e ait gömlek
1595 yılına tarihlenen bu gömleğin üzerinde besmele, nasrun minallahi ve fethün karibün başta olmak üzere bir çok yazı ve motif işlenmiştir. En sık kullanılan renkler siyah, kırmızı, mavi, yeşil, altın ve gümüş yaldızdır.
Gömlekler üzerinde yer alan yazı ve motifler dışında farklı sembolik anlamlar da taşır. Renklerin kullanımı buna örnek verilebilir. Mavi sihir gücü olan bir renk olarak kabul edilir. Gömleklerin kumaşı genellikle beyaz renk olarak tercih edilir; yıkanamadığından günümüze giyilmemiş olarak gelenleri dahi korundukları yerde lekelenmiştir.

7. Tılsımlı gömlek kumaş örneği
Büyük bir özenle hazırlanan ve gücüne inanılan bu tılsımlı gömleklerin kumaşı da en az gömleğin kendisi kadar gizemlidir. Büyük bir estetik ruhla hazırlanan kumaşlar Denizli’den saraya getirtilmektedir. Kumaşlar beyaz pamuktan dokunduğu gibi lacivert renkte de olabilmektedir. Kumaşların üzerinde bitkisel motiflerin işlendiği görülmektedir. Örneğin gömlek üzerine işlenen servi ağacı sonsuzluğu ifade etmekte ve giyene uzun ömürler verdiği düşünülmektedir. 16. yüzyıl ortalarında karanfil, sümbül gibi çiçekler demet halinde karşımıza çıkmaktadır.

8. Tılsımlı gömlek örneği
Osmanlı Devleti’nde ilmiye sınıfına mensup ve astroloji ile ilgilenen çok sayıda müneccim vardı ki, onlar içinde en önemlisi şüphesiz Şerefeddin Musa’dır. Davetname adlı kitabı 6 bölümden oluşur ve tılsımı hazırlayan din adamlarının el kitabı niteliğindedir. Osmanlı Devlet’inde görev alan diğer önemli müneccimler ise Erzurumlu İbrahim Hakkı ve Hüseyin Efendi’dir. İbrahim Hakkı Efendi tarafından yazılan Marifetname adlı eser, dönem içinde öne çıkan psikolojik çalışmalar arasında yer alır. Hüseyin Efendi’nin ise bulunduğu tahminlerin olumlu sonuçlanmasıyla önemli işler başarmış ve büyük ganimetlerin kazanılmasına vesile olmuştur.
Comments