top of page

Kadızadeli hareketinin düşüncesi neydi?

  • Yazarın fotoğrafı: Editör
    Editör
  • 7 Nis 2022
  • 1 dakikada okunur

17. yy.da Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu siyasi ve sosyal bunalımlar içerisinde ortaya çıkan Kadızadeliler, bir vaizler ve fakılar gurubunun ön ayak olduğu dini ve toplumsal bir hareketi ifade eder. Kadızadeliler hareketi, İslam Tarihinde eskiden beri tartışıla gelen ve zemin ve şartları oluştuğunda gün yüzüne çıkan iki önemli meselenin, tekke-medrese (şeriat-tarikat) ihtilafı ile bid’at sorununun Osmanlı Tarihinin bu sancılı dönemindeki tezahürlerinden başka bir şey değildir.

ree

Kadızadeliler, bir bakıma Selefiler veya Ehl-i hadis olarak bilinen İbn Teymiyye (ö.1328) mektebinin mirasçıları sayılabilir. Selefi düşüncenin en büyük temsilcisi Hanbeli mezhebinin imamı Ahmed İbn Hanbel idi. Bağnaz bir hareketi ve softa bir zihniyeti ifade eden Kadızadeliler hareketi, bidatlara karşı savaş açmak düşüncesiyle ortaya çıktı. Kuran ve sünnetin dışında her türlü İslami geleneği reddeden ilk tasfiyeci olan Birgivî Mehmed Efendi’den günümüze kadar bu dini ve toplumsal sorun gündemdeki yerini korumuştur.


Mehmed Birgivî (ö.1573), Kadızadelilerin fikri seviyedeki lideri, İbn Teymiyye mektebinden etkilenen Türkçe bir ilmihal kitabı olan Risale-i Birgivî (Vasiyetname) adlı eseri en çok okunan kişidir. Bu hareket, adını ünlü vaiz Kadızade Mehmed Efendi’den (ö.1635) almıştır. Birgivî’nin etkisinde kalmış olan Kadızade Mehmed Efendi, Balıkesir’den İstanbul’a gelerek asıl şöhretini burada kazanmıştır. Selefi düşünceye dayanan bu hareketin görünürdeki hedefi, Peygamber zamanındaki (Asr-ı saadetteki) İslam anlayışını topluma ikame etmek, diğer bir ifadeyle Kuran ve Sünnet dışındaki bütün yenilik ve uygulamaları kaldırıp saf ve orijinal İslam anlayışını toplumda ve devlet kademelerinde yerleştirmek olarak özetlenebilir.

 
 
 

1 Yorum


Friends with Patience
Friends with Patience
03 Eyl

17. yüzyıldaki Kadızadeliler hareketine dair ilginç bir genel bakış sunuyorsunuz. Ancak bazı noktalar eksik veya yanlış anlaşılabilir. Örneğin, yazıda hareket, İbn Teymiyye’nin selefi çizgisi ve Hanbeli geleneğiyle sıkça ilişkilendiriliyor. Oysa tarihî kaynaklar, Kadızadelilerin aslında Buhara-Hanefileri içinde yer aldığını ve Hanbeli/Selefi ekollerine doğrudan bağlı olmadığını gösteriyor. Bu durum, hareketin ideolojik temelinin tek boyutlu bir selefizm olarak sunulamayacağını ortaya koyuyor.


Mehmed Birgivî ise sufizme karşı değildi; eleştirdiği yalnızca yeniliklerdi. Sufizmi takva, zühd ve ahlak bağlamında değerlendiriyor mesela türbeler üzerine yapılan yapıları reddediyor, mezar ziyaretlerini değil. Eserlerinde, diğer Buhara-Hanefileri gibi fazla kelam ve felsefe ile uğraşmanın sakıncalarına dikkat çekiyor; buna rağmen Katip Çelebi, Birgivî’nin yaşamının büyük bir kısmını mantık çalışarak geçirdiğini aktarıyor. Hem Birgivî hem de Kadızadeliler, eleştirilerini hanefilerin hanefilere eleştiri olarak bakmak şu anlık…

Beğen

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

bottom of page