top of page

Tarihe Yön Veren Müslüman Filozoflar

  • Yazarın fotoğrafı: Editör
    Editör
  • 24 Oca 2022
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 25 Oca 2022

Önce çevresine baktı insan, sonra gökyüzüne. Anlamaya çalıştı her şeyi. Var olanların kaynağı neydi, neydi tüm evrenin var olma nedeni? En temelde bu gayretle ortaya çıktı felsefe. Düşünmek bu yoldaki ilk adımdı. Uçsuz bucaksız okyanus kıyısında atılan ilk adım gibi küçük, ama ona temas etmek adına bir o kadar da mühim. İlk adımı kim attı bilinmez, ancak Antik Yunan’da verdi ilk olgun meyvelerini felsefe. Aristolar, Platonlar, Sokratesler ve niceleri. Dünyanın geleceğine nizam vermek adına ürettiler fikirlerini. Demokrasi, aristokrasi, teokrasi…. Bir etki alanı içerisinde ilerledi felsefe. Antik Yunan’dan esen bu rüzgar kendine zemin kuran ve dünyaya tesir etmeye başlayan İslam medeniyetiyle tanıştı. Bu tanışma oldukça mühimdi. Çünkü bu bütünleşme tarihe yön verecek Müslüman filozofların ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

1. Kindi


İlk İslam filozofu olarak kabul edilen Kindi, felsefeden tıbba, matematikten psikolojiye, kimyadan musikiye kadar çok çeşitli alanlarla ilgilenmiş bir İslam filozofudur. İlgilendiği her alanda eser veren ve gelecek nesillere zengin bir ilim ve felsefe literatürü bırakan Kindi aynı zamanda İslam felsefesinde önemli bir felsefi akım olarak görülen Meşşai Okulu'nun da kurucusu kabul edilir. Orta Çağ Avrupası’nda Alchindus olarak tanınan Kindi, Latince’ye çevrilen eserleriyle tanındı ve dünyaca ünlü filozoflar arasında görüldü.

2. İbn Bacce


İslam dünyasının batı ucunda(Endülüs) yetişen ilk Müslüman filozof olarak tarihe geçen İbn Bacce rasyonalist bir düşünür olarak tanınır. Mantık, matematik, geometri ve tıp gibi çeşitli alanlarla ilgilendi. Aristo ve Farabi’nin felsefik anlayışlarından ziyadesiyle faydalanan Bacce, Kuran’daki akıl ve düşünceye dair ayetler üzerinde çalışmalar yaptı. Akıl onun için oldukça önemliydi. Bu nedenle de sağlam ve kesin bilginin ancak akılla kazanılabileceğini ileri sürdü. Bu düşüncesinde ileri giderek mutluluğa kavuşmanın da akıl ile mümkün olacağını savundu. Ahlak üzerindeki düşüncelerini de akıl ile temellendiren İbn Bacce, filozofun üstün ve ilahi bir insan olduğunu söyler. Ona göre filozof, her daim akli olanı ve en doğru olanı yapar.

3. Gazali


İslam tarihindeki en bilinen düşünürler arasında yer alan Gazali, savunduğu görüşleri kadar filozoflara yönelttiği eleştirilerle de tanınır. Tasavvuf anlayışıyla erken yaşlarda tanışması onun felsefi düşünceye uzaklaşması riskini ortaya çıkartmış olsa da felsefe, fıkıh ve kelam ile ilgili konularda araştırmalar yaptı ve özümsenecek bir gerçek arayışından geri durmadı. Kırk yaşına kadar çeşitli ilim dallarında derinleşerek pek çok fırka hakkında ciddi araştırmalar yaptı, ancak bu alanların kendisini tatmin etmediğini ve aradığı gerçeği bulamadığını görünce tasavvufu daha derinden incelemeye başladı. Onun filozofları en çok eleştirdiği nokta ise, filozofların en çok hataya düştüğü alan olarak gördüğü metafizik üzerine gerçekleşti.

4. Farabi


İslam felsefesinin bir diğer önemli ismi de Farabi’dir. Şöhretten haz etmeyen ancak ortaya koyduğu görüşleriyle yaşadığı dönemde dahi şöhret olmaktan kaçamayan ünlü filozof, İslam felsefesini metot, terminoloji ve problemler açısından temellendirdi. Yaşadığı dönemde ilimlerin tasnifini yapmış ve her ilmin tanımını, teorik ve pratik açıdan değerini belirtmiştir. İlimleri başlıklar altında sınıflandıran filozof, dil, mantık, matematik, fizik ve metafizik gibi konularda fikirler ortaya koydu. Farabi’nin din felsefesi alanındaki görüşlerine göre; insan aklının ulaşabildiği en genel kavram varlık, en kutsal kavram ise Allah’tır. ‘Farabi, “filozofun yapması gereken şey kendi gücü ölçüsünde Allah’a benzemektir’’ diyerek fikren aydınlanmanın Allah’ın varlığının evrensel bilgisine sahip olunmasıyla olacağını belirtiyordu. Aristocu gelenekten gelen ve mütevazı bir kişiliğe sahip olan Farabi’ye ’Sen mi daha bilginsin, Aristo mu?’’ diye sorulunca ‘’Eğer Aristo’ya yetişseydim onun en seçkin talebelerinden olurdum” diye cevap vermiştir.

5. Biruni


Biruni de İslam tarihinin çok yönlü düşünürleri arasında yer alan şahsiyetlerdendir. Matematik, tıp, coğrafya, tarih, fizik, astronomi ve dinler başta olmak üzere çok sayıda alanda eser veren Biruni, İslam ve dünya tarihinin en tanınmış ilim insanlarındandır. Nitekim onun bu üretkenliğine karşı Sarton onun yaşadığı döneme “Biruni asrı” demekte tereddüt etmemiştir. Farklı alanlarda çok sayıda eseri olan Biruni’nin en başarılı olduğu alan ise astronomidir. Felsefe ile de uğraşan Biruni’nin bu alanda yazmış olduğu eserlerinin hiçbirisi günümüze ulaşamamıştır.

6. İbn Sina


İbn Sina ismi her ne kadar tıp bilimiyle özdeşleşmiş olsa da, O, İslam dünyasının en sistemci filozofuydu. İslam felsefesinin kurucusu olarak görülen Kindi’nin kurduğu felsefeyi geliştirip kurumsallaştıran İbn Sina bu yönüyle oldukça büyük bir öneme sahiptir. Batı’da Avicenna olarak bilinip “filozofların prensi” olarak nitelendirilmektedir. İbn Sina’nın aynı zamanda felsefe tarihçisi, tabip ve ilim tarihçisi olması onu değerli kılan unsurlardır. Ayrıca, İslam bilim ve düşünce tarihinde ilk defa felsefe ve ilimlerin ansiklopedisini vücuda getirdiği gibi aynı zamanda nesir, nazım ve hikâye tarzında felsefi eserler kaleme alan sanatkâr bir filozoftur. Bilimler sınıflamasına göre yazdığı büyük, orta ve küçük hacimli bütün eserlerinde İbn Sina salt akılla başladığı felsefeyi nübüvvetle taçlandırır. Neredeyse bütün felsefi içerikli eserlerinde dinin birey ve toplumun mutluluğu için gerekliliği görüşünü savunur.

9. İbn Haldun


Tarihçi, filozof, sosyolog ve siyasetçi kimlikleriyle tanınan, İslam düşünce tarihinin en önemli alimlerinden İbn Haldun yaşadığı dönemde tanınan bir kişi değildi. Özellikle 18. yüzyıldan itibaren Mukaddime adlı eseriyle, Doğu’da ve Batı’da araştırmacıların ilgi odağı haline geldi. Bilhassa Batı akademilerinde hakkında önemli araştırmalar yapıldı. Çeşitli vasıflarıyla birlikte önemli bir çöküş dönemi teorisyeni olan Haldun’un devlet, siyaset ve toplumların yapılarına dair görüşleri Osmanlı gerileme dönemi aydınları üzerinde etkili oldu. Onun düşünce merkezini ilk defa kendinin temellendirdiği “umran” ilmi oluşturur. Haldun’a göre her şey ve her oluş bir amaca yöneliktir. Ona göre; insan varlık şartları açısından toplumsallığa, toplumsallık asabiyete, asabiyet de mülke mâtuf olarak var olur. İnsanın toplumsal bir varlık oluşu İbn Haldun’un düşüncesinin hareket noktasını teşkil eder.

Kaynakça

İbrahim Agah Çubukçu, İslam Düşünürleri, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1989

Atilla Arkan, Kindi ve İbn Rüşd’de İnsan Tasavvuru, İslam Araştırmaları Dergisi, sayı.12, 2004

Mahmut Kaya, Kindi, Ya’küb b. İshak, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt.26, 2002

Yaşar Aydınlı, İbn Bacce, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt.19, 1999

Çağrıcı, Mustafa, Gazali, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 13, 1996

Mahmut Kaya, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt 12, 1995

Günay Tümer, Biruni, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt 6, 1992

M. Ömer Alper, İbn Sina, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt 20, 1999

H. Bekir Karlığa, İbn Rüşd, Diyanet İslam Ansiklopedisi, 1999, cilt.20, sf. 257-288

Süleyman Uludağ, İbn Haldun, Diyanet İslam Ansiklopedisi, 1999, cilt.19, sf.538-543

İsmail Yakıt, İbn Haldun’a Göre Devletlerin Ömrü ve Osmanlı İmparatorluğu, Süleyman Demiren Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2001, sayı.8

Atilla Arkan, Kindi ve İbn Rüşd’de İnsan Tasavvuru, İslam Araştırmaları Dergisi, sayı.12, 2004

Yunus Çelik, İbn Sina’nın Akıl-Aşk İlişkisi, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2016

Yorumlar


bottom of page