Sabra ve Şatilla: Sessizliğin Katlettiği İnsanlık
- Yusuf Küçükatalak

- 16 Eyl
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 17 Eyl
1982’nin Eylül ayı… Lübnan’ın Beyrut kentinde, Sabra ve Şatilla adını taşıyan iki küçük mülteci kampında yaşananları düşündüğümde, insanlığın nasıl bu kadar hoyratlaşabildiğini sorgulamadan edemiyorum. Ortadoğu zaten kan ve gözyaşıyla anılan bir coğrafyaydı; ama o üç gün, savaşın da ötesinde bir vahşeti gösterdi bize.
Kamplarda yaşayanlar ne bir ordu mensubu, ne de silahlı bir tehdit unsuruydu. Çoğu çocuk, kadın ve yaşlı… Yani en korunmasız olanlar. İsrail’in kuşattığı, giriş çıkışını denetlediği bu kamplara giren Falanjist milisler, üç gün boyunca sistematik bir katliam gerçekleştirdi. Ve dünya, bu katliamı seyretti.
İsrail’in “Ben yapmadım, onlar yaptı” savunması, aslında meselenin özünü gizleyemiyor. Çünkü o günlerde gökyüzünü aydınlatan fişekler, kurbanlarını daha rahat öldürmeleri için milislere yol gösteriyordu. Uluslararası raporlar, yüzlerce değil, binlerce sivilin öldürüldüğünü kayda geçirdi. Rakamlar tartışılabilir, ama insanlığın kaybı tartışılmaz.
Kimi zaman düşünüyorum: Beşir Cemayel’in öldürülmesinin faturası neden masum mültecilere kesildi? Bu sorunun cevabı sadece Lübnan’ın karmaşık mezhep dengelerinde değil, aynı zamanda güçlünün her zaman haklı sayıldığı uluslararası düzende gizli. Sessizlik, belki de katillerin en büyük silahıydı.
Ariel Şaron’un adı hâlâ bu katliamla anılır. İsrail’deki Kahan Komisyonu onu “dolaylı sorumlu” ilan etti, ama ya sonra? Ne ciddi bir yargılama oldu, ne de gerçek bir hesaplaşma. Katliamın üzerinden onlarca yıl geçti, ama adalet hâlâ yolda kaybolmuş gibi.
Sabra ve Şatilla, sadece geçmişin değil, bugünün de aynasıdır. Çünkü biz aynı sessizliği, farklı coğrafyalarda, farklı mazlumların çığlıklarında hâlâ duyuyoruz. Eğer insanlık bu katliamı sadece “tarihi bir olay” olarak anmakla yetinirse, benzer trajedilerin önüne geçmesi mümkün olmayacak.
Bazen köşe yazılarında “ders çıkarılması gereken olaylar” denir ya, işte bu, onlardan biridir. Ama mesele şu: Gerçekten ders alıyor muyuz, yoksa ders çalışıyormuş gibi yapıp sınıfta mı kalıyoruz?
Sabra ve Şatilla’yı hatırlamak, sadece geçmişin yasını tutmak değil; geleceğe karşı sorumluluk almak demektir. Çünkü unutmak, bir başka katliamın önünü açmaktır.













Yorumlar